İşgalci İsrail yönetimi, 1948 yılından bu yana işgal altında tuttuğu Filistin‘de bir çok büyük katliam gerçekleştirdi. Bu katliamların ve saldırıların en önemlilerinden biri de hiç şüphesiz El-Halil Katliamı‘dır. Kanlı saldırının üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen acıları hala dün gibi hissediliyor.
El- Halil Camii
El-Halil Camii, İşgal altındaki Batı Şeria’nın güneyindeki El-Halil kentinde bulunmaktadır. Şehir adını caminin altında metfun bulunan Hazreti İbrahim (as)’dan almaktadır. Camii’de Hazreti İbrahim (as) ve eşi Hazreti Sare’nin kabirlerinin yanı sıra Hazreti İshak (as), Hazreti Yakup (as), Hazreti Yusuf (as) ve hanımlarının mezarlarının bulunduğundan, Yahudiler tarafından da “Ata Babalar (Machpelah)” olarak isimlendiriliyor.


Cami, bu yüzden sık sık fanatik Yahudilerin baskınlarına ve saldırılarına maruz kalıyor. Fakat 25 Şubat 1994 tarihindeki baskın bahsi geçen Yahudi fanatiklerin baskınlarından oldukça farklıydı.


25 Şubat 1994’te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açan Baruch Goldstein adlı Yahudi fanatik, camini kaderini kökten değiştirdi.
Ramazan ayıydı, Sabah Namazını kılmak için camiye gelen yüzlerce filistinli birazdan olacaklardan habersizdi. Camiye gelen sivil işgalci, Müslümanların Namaz kıldıkları ve özellikle secdede oldukları esnada M-16 model otomatik silahıyla ateş açarak 29 kişiyi orada şehit etti ve olay esnasında 125 kişiyi yaraladı.
Katil Goldstein, Silahı tutukluk yapması nedeniyle ateş edemeyince saldırıdan sağ kurtulanlar tarafından linç edildi.
Katliamdan sonra cami dokuz ay boyunca tadilat gerekçesiyle kapalı kaldı. Camii açıldığında işgalci yönetim tarafından üçte ikisi havra çevirecekti. Müslümanlar için cami olarak bıraktığı alan ise gözetleme kameraları koymuş, camii girişleri ise manyetik kontrol cihazları yerleştirilmişti.
Katliam’a şahit olan Talâl Ebu Sinine adındaki Filistinli, Müslüman gençlerin katil Goldstien’ın üzerine atılıp onu öldürmelerini şöyle anlatıyor: “Bazı gençler ayağa kalkıp caninin üzerine yürüdü ve onu öldürdüler. İlk harekete geçerek caminin üzerine doğru yürüyen gencin adı Selim İdris’ti. İkincisi de Nemir Mücâhid’di. Daha sonra her ikisi de şehid oldu.“


Olaya tanıklık eden diğer Filistinlilerin anlatımında ise yaralıların hastaneye taşınması sırasında da işgal askerlerinin ayrı bir katliam gerçekleştirdiği ve ölü ile yaralı sayısının arttığı bildiriliyor.
İşgal güçleri caminin kapılarını kapatmış ve namaz kılanların dışarı çıkarmasına yahut dışardan şehitlere ve yaralılara ulaşmaya çalışanlara engel olmuşlar, daha sonra da yaralıların hastaneye nakli esnasında ikinci bir katliam gerçekleştirmişlerdi. Sonra da şehitlerin ahirete uğurlanması esnasında halkı kabristana kadar izledi ve katliamı burada tamamladılar.
İşgal yönetimi El-Halil Katliamı’nı dünya kamuoyuna, “akli dengesi yerinde olmayan” aşırı dinci bir yahudi tarafından işlenmiş bir katliam olarak kabul ettirmeye çalıştı. Katliamın bizzat işgal yönetiminin bilgisi dahilinde ve onun yardımıyla gerçekleştirildiği şahitlerin ifadelerinden anlaşılıyor.
Böylece H. 1414 yılının Ramazan ayının onbeşine denk gelen ‘Kanlı Cuma’da sabah namazının kılındığı esnada bir canavar tarafından başlatılıp onunla aynı fikirleri paylaşan ve aynı duyguları taşıyan işgalci askerler tarafından sürdürülen korkunç katliamda 67 Müslüman şehid oldu, 300’e yakın Müslüman da yaralandı.
Katil Anıtı Dikildi


Katliamdan sonra El Halil şehrinin hemen yanındaki Kiryat Arba Yahudi yerleşim yerinde bir anıt dikildi. Filistinliler tarafından tepkiler üzerine bir kaç kez yıkılan anıt hala diğer Yahudi yerleşim yerlerinden yoğun bir ziyaretçi akımına uğruyor.,
Cami 9 Ay Kapandı, Açıldığında Yarısından Fazlası Sinagog Oldu!
Söz konusu cami, Mescid-i Aksa‘ya benzer şekilde bir sorun kaynağıdır. Camii’nin altında Hz. İbrahim’in El Halil’e geldiğinde satın aldığı ve uzun yıllar yaşadığı rivayet edilen peygamberler mağarası bulunuyor. Bu mağara Musevi dininin en kutsal mekanlarından biri sayılıyor. Yahudilerin Filistin’de iken bu mağara üzerine inşa ettiği tapınakların Romalılar tarafından yıkıldığı rivayet ediliyor. Bölge Müslümanların kontrolüne geçtikten sonra Halil İbrahim Camii inşa edilmiştir.
Yüzyıllar sonra işgale gelen Yahudiler, Halil İbrahim Camii’ni sinagog olarak kullanmak istedi. Bu istekleri Müslümanlar arasında tepkiyle karşılandı. Söz konusu katliam da bu anlaşmazlığın bir ürünü. Katliamdan sonra camii dokuz aydan fazla bir süre kapalı tutuldu. Tekrar açıldığında yarısından fazlasının sinagog olarak düzenlendiği görüldü.
Caminin yahudilere ayrılan kısmı üçte ikisini kapsayacak şekilde genişletilmiş, bunun yanı sıra Müslümanlara ait kısımda namaz kılacakların sayısına sınır koyulmuş ve bu kısmın askerler tarafından gözetlenebilmesi için caminin değişik yerlerine gizli kameralar yerleştirilmiş, gözetleme yerleri yapılmıştı.
Müslümanların kullandığı ana kapılardan sadece bir tanesi açık bırakılmış diğerlerinin tamamı kapatılmıştı. Açık bırakılan kapıya da manyetik kontrol cihazları ve özel gözetim bölmeleri yerleştirilmişti. Yapılan bu düzenlemelerle cami adeta bir polis karakoluna dönüştürülmüştü.